30 Nisan 2007 Pazartesi

28 Nisan 2007 Cumartesi

Kurukahveci Mehmet Efendi

kanuni sultan süleyman'ın yemen valisi olan özdemir paşanın saraya kahveyi kabul ettirmesiyle kahvenin türk kültüründe ki serüveni başlar.1615 yılında venedik tacirleri hayran kaldıkları bu lezzeti ülkelerine götürürler.1644 de marsilyaya ilk kahve ihracı yapılır.
Kurukahveci Mehmet Efendi kahveyi ilk kez dolaplarda kavurup değirmende öğüterek toplu üretimi başlatmıştır.kurduğu işletme 1871 yılından beri aynı hizmeti vermektedir. Kurukahveci Mehmet Efendinin üç oğlu hasan bey, hulusi bey, ve ahmet bey'den sonra günümüzde torunları dedelerinin adını ve kuruluşunu yaşatmaktadır.
çocukluğumdan beri bildiğim Kurukahveci Mehmet Efendi kahvesi ile bugün daha yakından tanıştım ve hayran kaldım bir kez daha. nerdeyse 500 kişiye kahve ikramında bulundular.

25 Nisan 2007 Çarşamba

dreamlife of angels

Biraz önce aslında uzunca zamandır rastladığım ancak izlemediğim bir filmi izledim.
sanıım bu aralar seçtiğimiz filmler oldukça sağlam. Dreamlife of Angels.meleklerin düş yaşamı ya da fransızca haliyle The vie revee des anges, La.
belçika yapımı 1998 filmi.
yönetmen Erick Zonca
senaryo roger bohbot ve Erick Zonca
oyuncular
Élodie Bouchez
Natacha Régnier
tavsiye ederim

l appartement ve Wicker Park

dün gece izlediğimiz appartement l appartement bir fransız filmi. ve yönetmeni Gilles Mimouni.
etkileyici bir film hala etkisinden çıkamadım. günahsız liza'nın (monica belluci) hala nasıl öyle sonlandığını hala düşünüyorum. film gel-gitlerle dolu ve şaşırtıcı.izlerken biraz da düşünmeniz gerekiyor.ancak amerikan versiyonu olan Wicker Parkı tam anlamıyla berbat edilmiş hali. filmi izlerken düşünmeye gerek yok zaten yönetmen herşeyi açık açık dile getiriyor. fransız çekimin etkileyiciliğinden sonra tam bir hüsran.
Ayşen ve Ekin!
ekşi sözlükten okuduğuma göre fransa diye izlediğimiz yer aslında ispanya madrid imiş.
pedro almadovarı boşuna anmamışım film boyunca.
sedat sen de izlememlisin(sıkılmazsın emin ol)

eko'nun doğum günü


sevgili ev arkadaşım, sınıf arkadaşım..iy ki doğdun:)

bugün güzel bir gün, güneşli bir hava var.

sana bir de burda bir hediye vermek istiyorum..al bakalım beğenecek misin?

24 Nisan 2007 Salı

Koalaların nesli neden yok olma tehlikesinde?

Bu yazıyı okuduğumda gülmekten sinir krizi geçirdim ve bunu herkesle paylaşmalıyım diye düşündüm.

Yüzyılın başlarında sayıları milyonlarla ifade edilen bu hayvanın nesli şapşallıklarıyla ünlü bi afrikalı kabile (mankafalar) yüzünden bugün ne yazık ki tamı tamına bi tane kalmıştır..mankafalar koala'yı "okaliptüs ağaçlarında yetişen ve kabuğu soyulduğunda sinir krizi geçiren bi tür meyve" zannederek kitleler halinde koparmaya başlamışlar ve ona mankafaca "huysuz kavun" anlamına gelen koala adını koymuşlardır...sanıyorum arkadaşlara niçin zulu veya gurubba gibi normal kabile ismi verilmediğini daha iyi anladınız..


Kaynak : http://www.itusozluk.com/
Fotoğraf : http://www.extra.research.philips.com/SAE/koala/

23 Nisan 2007 Pazartesi

herkes gibi..

kendimi anlatmayı pek sevmem..
aslında hiç de sevilcek bişey değil. her zaman itici gelir kendini ballandıra ballandıra anlatan tipler.
anlatamam bu yüzden kendimi. abartıyorum galiba biraz diyerek silerim yazdıklarımı sonra da hiç bir şey kalmaz benden geriye. ama olsun beni bilenler var, gerçekten tanıyanlar..
nerde doğdum? nerde okuyorum? büyüyünce ne olacağım? bunların cevabı yok burda..

açılış konuşması

aslında bu blog işine sedat yüzünden girdim..sanatsal anlamda onunla rekabete asla girmem ancak ve ancak onunla sürekli bir çekişme içerisindeyiz..
blogun hayırlı olsun sedat..
bize de bekleriz:)